Fatboy Slim’in sözleri şu soruyu sorduruyor: Belki de yaratıcı olmak, tutkudan çok, neyi bırakmamız gerektiğini anlamaktır.
Efsanevi DJ ve prodüktör Fatboy Slim, geçtiğimiz günlerde müzik üretme tutkusunu kaybettiğini ve artık müzik yapmaktan ziyade DJ’liğe odaklanmak istediğini dile getirdi.
“Müzik yapmak tutkudan ibarettir. Eğer içinizde o ateş yanmıyorsa, zorlamanın bir anlamı yok,” diyen sanatçı, yaratıcılığın tamamen tutkuya bağlı olmadığını ve bazen tutkularımızı sorgulamanın yeni bir başlangıç için gerekli olabileceğini vurguladı.
Bu açıklama, birçok sanatçı ve yaratıcı zihin için yankı uyandırdığı gibi kendi hayatımda da bu durumu defalarca yaşadım. Çünkü hepimiz bir noktada tutkularımızı kaybettiğimizi, artık o eski heyecanı hissetmediğimizi fark edebiliriz. Ancak bu, her şeyin sonu mu demek? Yoksa yaratıcılığın yeniden doğuşu için bir fırsat mı?
Üç yaşında müzik yaparak yaşadığı bir hayat kurmaya karar vermiş biri olarak, gerçekten de hayatımı bu tutkuyla şekillendirdim. Planlarıma sadık kalarak tam 20 yılımı profesyonel bir şekilde müziğe adadım. Ancak bu süreç, dışarıdan göründüğü kadar kusursuz değildi. Tutkumu kaybettiğim birçok an oldu. Yine de müzikten kopamıyordum çünkü bu iş artık geçimimi sağladığım, hayatımı idame ettirdiğim temel bir parça haline gelmişti.
Bir süre sonra hayatımda tek bildiğim şeyin bu olduğunu düşünmeye başlamıştım. Peki ya bir gün fiziksel ya da mental olarak müziği sürdüremez hale gelirsem? gibi beni korkutan düşüncelerim vardı. Bunları düşünüyordum çünkü daha 30 yaşıma yeni girdiğim yıllarda çoktan sahneye çıkmaya olan ilgimi yitirmiş, hatta müzik bile dinleyemez hale gelmiştim.
Kendimi tam olarak Yiğit Özgür’ün karikatürlerinden biri gibi hissediyordum.
Kulaklarım ve sesim yorulmuştu, her gün sahne üzerinde olmaktan, her gün makyaj yapmaktan, sürekli seyehat halinde olmaktan, tüm gün topuklu ayakkabılar üzerinde dinamik bir sahne performansı göstermeye çalışmaktan, en zor günlerimde bile gösteri devam etmeli demekten,en güzel günlerimde sevdiklerimde olamamaktan…Herşeyden yorulmuştum.
İşte o zaman, müziği artık bir tutku değil, sadece bir iş olarak gördüğümü fark ettim. Hayatımın büyük bir bölümü, neredeyse her gün sahneye çıkmakla geçmişti. Ancak bu süreç bir noktadan sonra bir memuriyet gibi gelmeye başlamıştı. Kendime dürüst olmalıydım. Bu duyguyu kabullenip, artık bu şekilde devam edemeyeceğimi anlamak zorundaydım.
Korkmak yerine bildiğim, öğrendiğim ve deneyimlediğim şeyleri farklı şekillerde aktarmanın zamanı gelmişti. Tutukumu kaybettiğimi de kabullenerek 3 yıl önce riskli bir karar vererek belirsiz bir süreliğine sahneye çıkmayı durdurdum. Bu süre zarfında ise sadece gerçekten beni heyecanlandıracak, içimdeki ateşi yeniden körükleyecek projelerde yer almayı seçtim. Ve bu karar, hayatımda bir dönüm noktası oldu.
Başlangıçta tutkumu kaybetmek, herşeyimi kaybetmek gibi geliyordu. Çocukluğumdan beri müzik, hayatımdaki en büyük şeydi. Ama bir süre sonra anladım ki, geçmişte tutkuyla bağlı olduğumuz şeyleri, sırf şu an bize konfor sağladığı için devam ettirmek zorunda değiliz. Bizi gerçekten sınırlayan, o eski tutkuya olan bağımlılığımız olabilir. Bu toksik bi ilişkinin içinden çıkamama durumu gibi, her gün o ilk günlerdeki tutkuyu özleyerek onun geri geleceğine inanarak o ilişkiyi yıllarca sündürerek devam ettirmek gibi. Her ikisinde de sonunda yıprandığımızla kalıyoruz.
Asıl yaratıcılık, konfor alanından çıkıp özgürleştiğinizde başlıyor.
O zaman geçmişte tutkuyla bağlandığınız şeye yeniden değer vermeye başlıyorsunuz.Çünkü arada o tutukuyu bozan tüm unsurlar ortadan kalkıyor ve geriye sadece yaptığınız şeyi saf şekilde sevdiğiniz duygular kalıyor. O duygularla bu sefer ortaya ne çıkaracağınız ise size bağlı ama ortaya çıkardığınız şey ne olursa olsun artık nicelikten çok, niteliğin önemli olduğu bir yerden bakmaya başlıyorsunuz.
Diyelim ki yıllarca rock müzik sevdiniz ve tüm çalışmalarınız ve üretimleriniz de bu alandaydı. Ama bir gün fark ettiniz ki artık rock müzik size o kadar da heyecan vermiyor; hatta bambaşka daha önce hiç dinlemediğiniz, dinlemeye tenezzül bile etmediğiniz müzik türleri sizi daha fazla çekiyor. Bu noktada geçmişte yaptığınız şeylerin sizi tanımladığını ve kazancınızında o noktadan geleceğine inandığınız için yaratıcılığınıza engeller koyup adım atmaya cesaret edemiyorsunuz. Eski tutkularınızın sizi bugün de yönlendirmesine izin vererek belki de yaratıcılığınızın önünü tıkıyorsunuz.
Tutku hayatta sadece bir kere yaşanacak bir deneyim değildir. Şekil değiştirebilir ve yeni bir çerçeveye evrilebilir.
Şekil değiştirebilir, gelişebilir yepyeni bir çerçeveye evrilebilir. Zaten bunun böyle olmadığını bize kim söyledi nasıl buna bu kadar kolay ikna olduk ve inandık bilmiyorum.
Halbuki bugüne kadar edindiğiniz tüm bilgi birikimi, sıfırdan bir şey inşa etmek için çok değerli bir araç. Yani deneyimlerinizi geçmiş tutkularınızı da yerle bir edin demiyorum ama onları yaratıcılığınızı ateşleyecek farklı bir şekilde yeniden yorumlamanız yeterli. Kendinizi özgür bıraktığınızda, yaratıcılığınızı daha önce hiç görmediğiniz bir şekilde keşfedebilirsiniz.
“Bu kadar yıl emek verdim, şimdi hepsini çöpe mi atayım?” diye düşünebilirsiniz. Ancak burada bahsettiğimiz şey, emeğinizi silmek değil, ona farklı bir şekil vererek yeni bir yön kazandırmaktır. Evet yıllarca çabaladınız ama tam istediğiniz yerde de değilsiniz, belki de olmanız gereken yer orası olmadığı içindir.
Hayatta her başarı bir risk içerir. Daha önce tutkunuzla kör göz başladığınız bu yolculukta da kimse size başarılı olacağınızın garantisini vermemişti. Bugün bulunduğunuz noktaya bu cesaret sayesinde geldiniz. Yeni bir şey denemek için korkmanıza gerek yok. Çünkü şu anda bulunduğunuz noktadan çok daha değerli bir şekilde, yaratıcılığınızla ve yeni tutukularınızla kendinize ve çevrenize değer üretebileceğimiz yeni alanlar olduğunu unutmayın.